İran’ın Direniş Ekseni ayakta kalabilecek mi?

“`html

İran Destekli Beşar Esad’ın Düşüşü: Direniş Ekseni Üzerindeki Etkileri

Beşar Esad’ın devrilmesi, İran destekli Direniş Ekseni ittifakına büyük bir darbe vurdu ve Orta Doğu’daki güç dengelerini etkiledi.

BBC Farsça Servisi, Direniş Ekseni’nin önde gelen mimarlarından Kasım Süleymani suikastinin beşinci yılı vesilesiyle, bu ittifakın geleceği üzerine birtakım değerlendirmeler yaptı.

Kasım Süleymani, 3 Ocak 2020 tarihinde, Donald Trump‘ın emriyle Bağdat’ta hayatını kaybetti.

1979’daki İslam Devrimi’nin ardından İran’ın dışarıda yürüttüğü faaliyetlerde önemli bir rol oynayan Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı olan Süleymani, 62 yaşında vefat etti.

Süleymani, İran’ın askeri stratejilerinin ve bölgesel etkisinin inşasında önemli bir güç oldu. ABD’nin insansız hava aracı saldırısı öncesinde, Direniş Ekseni’nin genişlemesi hakkında kapalı bir konuşma gerçekleştirmişti.

Hedeflerinde genişlemenin detaylarını anlatan Süleymani, kudretli bir askeri tarih sunmuş gibiydi:

“Devrim Muhafızları, direnişi hem nicelik hem de nitelik olarak büyüttü. Lübnan’ın güneyinden başlayarak, bölgedeki etkimiz yarım milyon kilometrekareye kadar ulaştı.”

“Bu strateji ile İran’dan başlayarak Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan bir direniş hattı oluşturduk. Bugün Tahran’dan kalkıp Beyrut’un güneyine ulaşmak mümkün.”

Süleymani’nin liderliğinde şekillenen Direniş Ekseni, geçtiğimiz yıl bir dizi büyük kayıpla karşı karşıya kaldı.

İran’ın bölgesel etkisi, 1980’lerden itibaren Lübnan’da Şii Hizbullah’ın kuruluşuyla başlamıştı. Bu süreçte hem ABD hem de İsrail karşısında önemli adımlar atıldı.

2003’teki Irak işgali ve ardından 2011 yılındaki Arap Baharı, bölgedeki istikrarsızlık ile birlikte İran’ın etkisini artırması için yeni fırsatlar sundu.

Suriye iç savaşının patlak vermesiyle beraber, Devrim Muhafızları’nın Suriye’ye konuşlanması, Irak ve Lüban’daki Şii gruplar sayesinde İran, İsrail sınırlarına kadar ulaşan stratejik bir hattı hakimiyeti altına aldı.

Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nden Profesör Daniel Sobelman, 2003 Irak işgalinin oluşturduğu kara koridoru fikrinin o dönemde gerçekçi olmadığı kanısında:

“İkinci Irak Savaşı, İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’ı birleştirmesine olanak tanıdı.”

“Lübnan’daki Hizbullah, İran’ın bölgesel planının temel taşını oluşturan önemli bir aktör haline geldi.”

Yemen de bu dönüşüme dahil oldu. İranla bağlantılı Şii milisler, ülkenin başkenti ve birçok önemli şehirde etkinlik kazandı.

‘İran, Önemli Başarılar Elde Etti’

Sonuç olarak, Direniş Ekseni, Batı ve İsrail etkisini azaltmayı hedefleyen bir koalisyon olarak, çoğunlukla Şii grupları ile Hamas ve İslami Cihat gibi bazı Sünni grupları da içermektedir.

Hizbullah, Irak’taki Şii milisler ve Yemen’deki Husilerden oluşan bu yapının, İran’ın jeopolitik oyunlarındaki en önemli unsurlar olduğu düşünülen bir koruma sağlamaktadır.

Eğer Direniş Ekseni desteğini kaybetseydi, Esad rejiminin düşüşü çok daha önce olabilirdi.

Bu ittifak, İsrail sınırlarında bir “ateş çemberi” yaratarak, İran’a önemli bir askeri caydırıcılık gücü kazandırdı.

Irak ve Afganistan savaşları, İran ve nükleer anlaşmanın çöküşü, Direniş Ekseni’nin genişlemesine katkı sağladı.

Trump döneminde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan John Bolton, İran’ın bu süre zarfında ittifakını genişlettiğini ve askeri gücünü artırdığını belirtiyor:

“Lübnan’daki Hizbullah’ın kurulması için milyarlarca dolar harcandığı düşünüldüğünde, bu çok önemli bir proje oldu.”

Beş yıl önce, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi sonrasında, Trump yönetimi Direniş Ekseni’nin etkisini düşürmeye yönelik politikalar uygulamaktaydı ve bu durum şu an İran’ın bölgedeki etkisini zayıflatmış durumda.

Trump, İran’a karşı uyguladığı “maksimum baskı” politikası çerçevesinde sert ekonomik yaptırımlar getirdi. Bu yaptırımlar son yedi yılda İran’ı ciddi mali sıkıntılara düşürdü.

Süleymani’nin ölümü, İran’ın bölgesel rolünü daha da zayıflatan bir etken oldu.

Ancak, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, daha kritik bir kayma meydana getirdi.

Hamas liderlerinin ardı ardına öldürülmesi, Gazze’deki askeri yapının çözümsüz bir hale gelmesine neden oldu. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Beyrut’ta öldürülmesi, Devrim Muhafızları içerisindeki birçok üst düzey komutanın hedef alınması da İran’ın caydırıcılık gücünde ciddi bir zayıflama yarattı.

Dr. Daniel Sobelman, Hizbullah’ın artık bölgesel dengelerde İsrail lehine bir değişim yarattığını ifade ediyor:

“Hizbullah uzun yıllar boyunca Direniş Ekseni’nin en güçlü bileşeni olarak kendini kanıtladı. Ancak şimdi bu ittifakın ne kadar canlı kalabileceğini tartışıyoruz.”

“Direniş Ekseni, önceki yıllarda bölgesel güç dengesini İran lehine değiştirmeyi başarmıştı fakat şimdi durum tam tersi bir seyir izliyor.”

İran destekçilerinin direniş çadırının temel direği olarak gördüğü Esad’ın düşmesi, Direniş Ekseni için ağır bir darbe oldu.

Bolton, Esad’ın düşüşünün yalnızca İran için değil Hizbullah için de büyük bir kayba neden olduğunu vurguluyor:

“Silah ve teçhizatın tedarik yolları kesilecek. Hizbullah, artık ciddi tedarik sorunları ile karşı karşıya.”

Birçok komutanını ve Direniş Ekseni liderlerini kaybeden İran, mevcut müttefikleriyle de toprak bağlantılarını kopma noktasına getirerek zor durumda kalabilir.

İran’ın bölgedeki son silahlı kozları Irak’taki Şii milisler ve Yemen’deki Husiler, ABD ve İsrail’in yoğun saldırılarına maruz kalmaktadır.

Trump’ın başkanlığı döneminde, İran petrolünü almayacak şekilde Çin’i Irak’ı tehdit ederek ikna etmek üzere girişimler de, Tahran’ı önemli petrol gelirlerinden yoksun bırakabilir.

Orta Doğu’daki mevcut belirsizlikler içinde, İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney, geçtiğimiz Aralık ayında, “Direniş karşısındaki baskı ne kadar artarsa, güçlenme de o kadar fazla olur” şeklinde bir çıkışta bulundu.

Hamaney, Direniş Ekseni’nin bölgeye daha fazla yayılacağı iddiasında da bulunarak, birlikteliği yeniden inşa etme yönünde çabaların olabileceğine işaret etti.

Eski bir istihbarat görevlisi olan Ebrahim Levin, Direniş Ekseni içindeki intikam motivasyonunun arttığını ve liderliğin kaybettiği eski konumunu geri kazanma mücadelesi vereceğini belirtiyor.

Levin’e göre, Tahran, HTŞ ile iletişime geçerek Suriye üzerindeki etkinliğini yeniden tesis etmeye çalışabilir.

Dr. Sobelman, bu dönemin Orta Doğu için belirleyici gelişmelere sahne olabileceğine dikkat çekiyor:

“Belki de bu süreç, İsrail-Filistin meselesinin çözümünde yeni bir fırsat doğurur.”

“Savaşın sonuçlarını yeniden gözden geçirmek ve bölge için daha iyi alternatif yollar aramak için liderler açısından kritik bir zaman dilimi.”

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir